Bölüm-15- (Bitmeyen Olaylar…)
Tolga’nın sesi geliyordu kulağıma.-Son günlerde halsiz ve yorgundu. Bir de şu üşütme olunca düzgün uyuyamamış. Tansiyonu düşmüş olmalı…”
Sol elimin birinin tuttuğunu hissediyordum. Sıcak bakışlar, üzerimdeydi. Kendimi zorlayarak gözlerimi açtım.
-Oh çok şükür! Sonunda!” diyen Kerem’in sesi ve endişeli bakışlarıyla karşılaştım. Nermin Hanım her zamanki tiz sesiyle:
-Aman kızım! İyi misin? Nasılsın?” diye yanıma çömeldi. Benden tepki alamayınca, ” hemen ambulans çağırmalıyım, beti bezi atmış kızcağızın” diye kalkmaya çalıştı. Kerem onu durdurdu.
-Sakin olun hocam! Nina iyi. Sadece boğazı şiştiğinden konuşamıyor” diye bana döndü. ”Değil mi Nina?” Nermin Hoca’ya bakıp gülümsedim. Nermin Hanım derin nefes aldı.
-Eh be kızım! Yüreğimizi ağzımıza getirdin!” dedi Kerem’in tuttuğu elimi devir alarak.
Kerem ve Tolga müdür yardımcısının odasında; masanın önündeki koltuklarda oturuyodu. Ben de kendime gelmiş, deri kanepede doğrulup oturmuştum. Nermin Hanım tansiyonum çıksın diye hafif bi ilaç ve sıcak bir çay vermişti. Ne yalan söyleyeyim iyi gelmişti sıcak sıcak.
Nermin Nahım, bir yandan benim çayı yudumlamamı izlerken diğer yandan da gelen faxlarla ilgilenip bize nutuk çekiyordu.
-Yaz sona erdi. Havalar soğudu. Bakın dışarı, yağmur yağdı yağacak. Böyle değişen hava koşullarına karşı hazırlıklı olmalısınız. Sonra derslerinizden geri kalırsınız. Özellikle Nina kızım, sen daha dikkatli olmalısın. Burası değişik bir ülke. Dört yanında dört mevsim yaşanır… ” sözünü bitiremeden telefon çaldı.Tolga [Hele şükür!] diye içinden sesli söyledi. Kerem de Nermin Hanım’a göz ucuyla bi bakıp gülümsedi. Nermin Hoca ahizeyi tutup, ”kusura bakmayın çocuklar. Banka hesaplarında bi sorun çıkmış. Sizinle ilgilenemiyorum” dedi. Ben de bardağı sehpaya koyup ayağa kalktım. Kerem, ” hocam izninizle o zaman. Nina ayaklandı, iyi. Biz son derse yetişelim” dedi. O sırada Tolga:
-Yada Nina’yı evine bırakalım” bana döndü, ” ister misin?” diye sordu. Aynı anda [Lütfen evet de!] diye seslendi. Ben de başımı ‘evet’ anlamında salladım. Nermin Hanım aceleyle, ” bi dakika kardeşim” diye telefondakine söylendi ve bize hemen izin kağıtları imzalayıp verdi.
-Dikkatli olun yolda. Geçmiş olsun Ninacığım!” diye gülümsedi. Biz odadan çıktığımızda Nermin Hoca hala telefonda ”bakın beyefendi, onların yatırılmış olması gerekiyor… ” diye konuşmaya devam ediyordu.
Üçümüz sınıfa girdik. Matematik hocamız, ” geçmiş olsun Nina!” dedi. Tolga, ” hocam Nermin Hoca izin kağıtları verdi üçümüzü eve yolluyor” dedi. Sanki zorla gönderiliyormuşuz, sanki Tolga matematik dersinde çok mutlu oluyormuş gibi. Hocamız ise:
-Hadi hadi, bana eve yollanmaktan hoşlanmamışsınız gibi konuşma. Bu seferlik öyle olsun bakalım. Notları arkadaşlarınızdan alırsınız” diye güldü.
Çantalarımızı toplayıp iyi dersler dileyip sınıftan çıktık. Sınıftan çıkarken benim tuhaf hissetmeme neden olan bir tek Ege’nin bakışları oldu.
Dışarda, gökyüzünde gri ve siyah yağmur bulutları toplanıyordu. Kerem gökyüzüne bakıp, ” birazdan yağmur bastırır ” dedi. Ama benim canım temiz havada dolaşmak istiyordu. Sessizce yürümek…
Tolga çantamı elimden aldı, geri almaya çalışsam da ” bugünlük ben taşırım. Yaşananları biliyoruz değil mi Nina?” dedi. ”Hem bak değerimi bil, çok centilmen adamımdır” diye de güldü. Sesim olsa nasıl da kızardım. Ama kollarımı kavuşturup yürümekten başka birşey yapmadım. Ayrıca içimden onunla tartışmakta istemiyordum. Yorgundum, olanları düşünüyordum.
-Şu Nermin Hoca’yı çok severim. Kadın nasıl da anlayışlı. Hadi üçünüz de matematikten kaçın, yallah dedi” Kerem güldü.
-Ama kızdığında da felaket oluyor. Cezaları hatırla abicim.”
-Off ! Hatırlatma birader,hiç hatırlatma!”
- Nina?” dedi Kerem bi an bana bakıp. Sanki kafasında birşey vardı da onu son anda dilinin ucuna gelmişken durdurmuş gibi yüz ifadesiyle , bekledi ve ” İyisin değil mi?” dedi. Tolga gülmeye başladı.
- Sesin soluğun çıkmıyor diyecekti az kalsın!” Kerem kafasını diğer tarafa çevirdi.
-Biz alıştık senin konuşmana. Böyle aramızda susunca garip oluyor”
-Aslında sen Nina ile içinden seslenerek konuşabiliyorsun abicim. Senin tuzun kuru tabi” dedi Kerem. Tolga hafif kasılarak, ” eh abicim çalışsaydın senin de olurdu birader. Bak bugüne bugün yanında mucize çocuk adam duruyor. Ben o özelliği geliştirene kadar anam ağladı!” deyince ben de Kerem de gülmeye başladık.
Burnumda bir ıslaklık hissettim. Yağmur damlası düşmüştü.
[Burnuma bir damla düştü] dedim Tolga’ya.
-Nina’nın burnuna yağmur damlası düşmüş. Öyle diyor” Kerem yukarıya bakıp, ” o zaman acele etmeliyiz. Bir taksi bulalım” dedi. Tolga ilerde görünen caddeden geçen araabalara bakmaya başladı. Boş gelmekte olan taksiyi görünce elini kaldırdı. Şoför bunu görünce hemen durdu. Yağmur damlaları artık hissedilir derecede sıklaşmıştı.
Ön koltuğa Kerem, arkaya da ben ve Tolga oturduk. İçimden [Yağmurun altında biraz gezsek güzel olmaz mıydı?] dedim. Tolga diğer pencereden bakışlarını ayırmadan [ Islanıp ta hasta olmak istiyorsun herhalde] dedi. Taksi harekete geçtiğinde artık yağmur tüm şiddetiyle yağmaya başlamıştı. Sokakta biraz önce yürüyen birçok insan artık koşuyordu. Birisi cafeye atmıştı kendini, bir başkası telefon külübelerinin altına, bazıları da dükkan önlerinde duruyorlardı. Genç bir çocuk kapişonunu kafasına çekmiş, hızlı adımlarla yürüyordu. Caddenin başında bir bayan ise yavaş adımlarla yağmurun altında, keyfini çıkarıyordu. O bayanın yerinde olmak istedim bir an!
-Ee gençler? Okuldan firar mı ettiniz?” diye sordu şoför. Yanında oturan Kerem, ” müdür yardımcısı bizi evlerimize yolladı. Okulda birşey oldu da” dedi.
-İnanayım mı?”
-İnan abi. İstersen okulun numarasını verelim ara, sor, öğren” dedi Kerem, çok kararlı bir sesle.
-Eh inandım diyelim o zaman.”
Evime yaklaştıkça yağmurun hızı da kesildi.Bizim evin önüne geldiğimizde Kerem,takisden çıkıp bana kapıyı açtı. ” Akşam konuşuruz. Seni ararız. Tamam mı?” dedi. Başımı sallayıp, Tolga ya da göz kırpıp evin bahçesinden içeriye girdim. Ben bahçeye girince taksinin de uzaklaştığını duydum. O sırada:
[ Söylemeyi unuttum Nina] diye Tolga’nın sesi yankılandı beynimde. Elimde olmadan gülümsedim.
[Neyi?]
[Umm... Şöyle... Gömleğinin ilk üç düğmesi açık kalmış. Nermin Hoca sen bayılınca düğmelerini açıp boynuna kolonya sürüp durmuştu. Bunu sana hatırlatmayı unuttum]Anında gömleğime baktım. İçime giydiğim herşey görünüyordu!
[Teşekkür ederim, sağol]
[Bir de...]
[Ne?]
[Nasıl söylesem... Kızmayacağına söz ver bi, öyle diyeceğim]
[Tamam söz!] Bir yandan dümeleri ilikliyorum.
[O içine giydiğin şey... Hani dekolteli böyle dantelli ... ] Kızmaya başlıyordum artık ama bir yandan da gülüyordum halime.
[Evet?]
[Çok güzel duruyordu. Yani ... Seni çok hoş göstermişti. Sapıklık değil, gerçekten... Ama ... Güzel duruyordu işte ]
[Tolga!]
[Tamam, sustum. Ama söylemeden geçemedim. Bundan sonra dikkat et, böyle düğmeler açık dolaşma] diye güldüğünü duydum.
[Tolga!]
[Peki, tamam. Sustuk. Hadi sonra görüşürüz]
[Görüşürüz]
Kızayım mı güleyim mi anlayamadım. Tolga’ya kızsam da kızgınlığım çok çabuk geçerdi. Çünkü ya komik birşey söyler güldürürdü, yada akıllıca bir laf eder düşündürürdü
Zeynep abla o saatte beni karşısında görünce ağzı açık kaldı.
-Amanın! Kız, Nina senin bu saatte burda ne işin var? Okulda birşey mi oldu? Bu halin ne senin? Betin bezin atmış!” arka arkaya soruları dizmişti. Konuşamadığım için ayakkabıları çıkarıp, sehpanın üzerindeki not defterine olayları kısaca yazdım. Zeynep abla okurken banyoya çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Aşağı indiğimde:
-Ay Ninacığım! Canım iyisin değil mi şimdi? Nedir bu başımıza gelenler?!” diye bana sarıldı. İçimden [Abartma Zeynep abla iyiyim ben!] dedim ama duyamazdı tabi.
[Zeynep ablayı sakinleştirmen zor olacak] diye aniden Tolga’nın sesi yankılandı kafamda. Biraz tuhaf oldum. Zeynep abla, ”hadi güzelim sen odana çık. Ben sana ilaçlarını vereyim. Yat dinlen birazcık” dedi. Zeynep abla beni bırakınca merdivenlerden yukarı çıktım. Kafamın içinde yankılanan Tolga’nın sesine bir türlü alışamıyordum. Her konuştuğunda ”acaba deliriyor muyum?” diye düşünmeden edemiyordum.
[Her içimden konuştuğumu duyabilir misin?]
[Herhalde kızım]
[Bu özelliği sevmedim]
[Neden? Ben özelliğimle mutluyum ] Tolga gülüyordu.
[Özel hayat diye birşey var]
[Bizim bi özelimiz kalmadı güzelim. Diğer insanlar gibi normal ve sıradan bi hayatımız yok. Her an birileri tarafından yok edilebiliriz.]
[Nasıl ya?]
[Aslında iyi oldu senle konuşmamız. Müsayit misin? Şu olayları bi anlatayım sana.]
O sırada artık odama girmiştim. Dolabımı açıp giysilerimi buldum.[Tabi. En az üç saatim var] Okul formasını çıkarırken Tolga’nın anlattıklarını dinliyordum.
[Annem bana hep büyüyünce bilmediğin çok şey öğreneceksin derdi. Başka insanlardan farklı şeyler. Herkesin öğrendiği şeylerden daha tehlikeli ve daha ciddi şeyler.Bu şeyler işte şu andaki olaylar.Annenin geleceği görme, insanların gözlerinden aklındakileri okuma, psikolojiksel sorunları yok etme vb. güçleri varmış. Genelde görmek ile ilgili birçok özelliğe sahipmiş. Annemin mektubunda öyle yazıyordu. Bir gün o özelliklere sahip arkadaşının çocukları olan, abi kardeşle tanışacağımızı yazmıştı. Kerem'in de babası buna benzer şeyler yazmış. Bildiğim kadarıyla annen fazla bir açıklama yapmamış. Yapmaması da çok doğal. Çünkü gizli güçlerin bilgileriyle dolu mektup herhangi bir şekilde teyzenizin eline geçerse; teyzeniz bilmediği kuralları öğrenip olduğundan daha güçlü olabilirdi.]
O sırada Zeynep abla içeriye girdi.
-Hah, benim güzelim giyinmiş te ablasını mı beklermiş?”
Sanki altı yaşında çocuğum!
[Bir saniye Tolga, Zeynep abla geldi]
[Tamam!]
-Al bakalım ilacını. İç güzelce ve yat dinlen biraz e mi kızım? Benim aşağıda yüklüce işim var. Hadi iyi uykular canım!” İlacı alıp içtim. İğrenç, ekşi bir tadı var!!! Su içtiysem de dilimdeki o ekşi tat geçmedi.
Zeynep abla ilacı içip, yüzümün buruşmasını gülerek izledi ve yatağa geçip yatmamı bekledi. Daha sonra üstümü iyice örttükten sonra ışıkları kapattı. Hafifçe perdeleri çekti. Oda loş bi hal aldı. Zeynep abla loş odamda parıldayan gözleriyle bana bir kere dönüp baktı, gülümsedi ve kapıyı kapattı.
[Şimdi anlatmaya devam edebilirsin]
[Pekala, bak şimdi! Bunları iyice dinle ve hep aklında tut...]
0 yorum:
Yorum Gönder