Bölüm-19- (Sen Küçükken Bana Daha Yakındın!)

Sessiz, yağmurlu ve soğuk bir gecede sokaklarda yürüyorduk. Daha yolumuz çok uzundu...
Evlerin çoğunda, pencerede ışık yanıyordu. Bu ışıklar bana sıcak ailelerin mutluluk yansımaları gibi görünüyordu.
Üstümde diz üstüne gelecek şekilde bir trençkot, içinde siyah bir bluz ve altımda koyu, düşük bel kot pantolon vardı. Pantolon paçaları yerlere değiyordu. Nedense böyle pantolonları seviyorum...Beyaz converseler giymiştim. Kocaman ve beyaz sırt çantama uyuyorlardı.

Ege okul formasıyla geliyordu. Kravatı yoktu. Gömleğin tüm düğmeleri açıktı .İçinde siyah tişört vardı. Beyaz spor ayakkabılar giymişti. Benimkinden iki kat büyük çanta taşıyordu. Neyseki görünmezdik ve kimse bizi görmüyordu.

-Sesin soluğun çıkmıyor bakıyorum'' dedi Ege,kendisine bakmakta olduğumu fark edince. Hoş, ben de kendisine bakmakta olduğumun farkında değildim...
Yere baktım,''abimi ve diğerlerini düşünüyorum. Ne yapacaklar acaba? Onları orda bırakıp gitmekte doğru mu yaptık?''

-Timur seni düşünüyor, sen onun küçük kardeşisin hala. Bu yıllar geçse değişmeyecek bir gerçek! Ben... Ben de öyle olağanüstü güce sahip değilim. Bu yüzden de bizi korumak istediler. Biz görevimizi yapalım, onlar da kendi görevlerini yapıp yanımıza gelecekler'' diyerek derin bir iç geçirdi.

-Sen kendini fazla hafife alıyorsun!'' dedim.

-Asıl sen kendini hafife alıyorsun. Bu akşam beni nasıl kurtardığını hatırlıyorum. Cesurca bir davranış, '' başını kaldırıp bana gülümsedi. ''Sen neymişsin be! '' diye sırtıma hafifçe vurdu.

-Ege, sen de güçlüsün! Kendini grupta yetersiz hissediyormuşsun gibi bir his var içimde...''

-Hislerin doğru değil. Benim bi sorunum yok. Sadece önemli bir durum olduğunda bi köşeye atılmaktan bıktım. Yapabileceğim bi sürü şey varken bana en kolay işi veriyorlar. ''

-Biraz önce sen kendin de dedin. Seni korumak istiyorlar, seni kaybetmekten korkuyorlar''

-İşte bu bende olmaz güzelim! Biz delikanlı gibi savaşırız. Öyle güçtü, sihirdi anlamayız. Ama bizimkiler iyice dağıldı siz gelince...''

-Eskiden böyle değil miydiler?''

-Yok, değillerdi. Eskiden öyle güçler de yoktu. Birimize birşey olsa anında hallederdik. 'Ege abicim sen geri dur' denmezdi. Ama şimdi kız gibi ben her savaşta geride duruyorum''

-Hey, bunu ben bi hakaret olarak algılarım!'' Ege gülmeye başladı.

-Öyle demedim be Nina! Yani.. Ne demek istediğimi biliyorsun''

-Tamam, şakaydı''

Ara sokaklardan geçmiştik artık. Caddeye çıkmıştık. Nerdeyse bomboştu. Arada sırada geçen arabalar vardı. Bazı lokantalar açık, içerde bi kaç çift romantik bir akşam yemeğindelerdi. Gerçi saat gecenin biri olmuştu ama bir iki lokanta açıktı.

-İstersen biz de şuraya girip oturalım. Baya özenmişe benziyorsun'' dedi Ege. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

-Ya hayır, nerden çıkarıyorsun.'' dedim kızarak. ''Hem abimler teyzemle savaş içindeyken ben romantizmi düşünebilir miyim?''

-Olabilir valla. Senin ruh halin çabuk değişiyor. Hafif dengesiz bir genç kızsın!'' dedi gözlerini devirerek. Sonra yandan baktı tepkimi görmek için.

-Ege! Bak şimdi şu ağır sırt çantamı kafana indiririm!'' diye baş parmağımla sırt çantamı işaret ettim.

-Oooww! Sen böyle konuşur muydun ya? Kim öğretti sana böyle tehditkar konuşmayı?''

-Ya Ege!''

- Sen cidden karışık birisin. Dışardan bakıldığında sıradan ve normal. Kimseye ne zarar veren ne de kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyen birisin. Ama içinde...'' diye sustu.

-Bu da ne demek oluyor?''

-İçinde yatan gizli bir öfke var. Ve birine kızdığında çok fena patlıyorsun!''

-Lafı abime mi getirmeye çalışıyorsun?''

-Olabilir. Normal halin, sessiz sakin, nazik ama kızdığında insanları çok kırıyorsun. Yani çok beyaz ve çok karasın. Hem melek hem de şeytansın. Normal halin melek gibi ama kızdığında şeytan gibi oluyorsun. Haklıyken haksız duruma düşebilirsin böyle''

Kafam karışmıştı. Gruptaki herkes abime söylediklerimin hiç birini onaylamamıştı. Timur'u kırdığımı düşünüyordu. Onu küçük duruma soktuğumu sanıyorlardı. Belki de tüm konuşmalarımızı Tolga gruptakilere anlatmıştı.
Ege kafasını kaşıdı, '' hey, bak öyle seni suçlamıyorum'' diye durumu toparlamaya çalıştı.

-Biliyorum, anladım ne demek istediğini''

-Ya Nina bak, Timur ilk defa böyle bi durum yaşıyor. Sen de kızınca çok üzüldü. Biz de sizin tartışmanıza üzüldük ama bence sen çok fazla hırpaladın herifi. Timur kendini suçladı, haklı da bu konuda. Zeynep ablanın kaçırılabileceğini bilmeliydik. Ben de kendimi suçluyorum ama abinin görevleri daha büyük.

Ben de böyle bişi yaşasam ben de o hale gelirdim. Ve anlayışsızca çöktüğüm anda bana bağıran küçük kız kardeşime ağır laflar ederdim. Haksızlık ettin abine...Buna rağmen senden özür diledi! Büyüklüğünü gösterdi. Bence sen de ona büyük bi özür borçlusun. ''
Ne demeliydim? Birşey söylesem tartışma uzayacaktı.

-Tamam, anladım'' dedim.

Caddeden uzunca otoyola girdik. Yoldan nadiren araba geçiyordu. Etrafta, uzaktan görünen apartmanların çoğunda ışıklar sönmüştü. Yol sessizdi. Ara sıra gelen arabaların sesleri dışında otoyol ölüler diyarı gibiydi.
Ege söylediklerinin arkasında mıydı bilmiyorum. Ama ben onların gözünde liderlerini üzen, şımarık, mız mız, küçük kız kardeş olmuştum. Abim onların gözünde güçlü bir liderdi. Ona çok güveniyorlardı. Her söylediği laf onlar için bir emir, bir kuraldı. Ve o kadar saydıkları liderlerini üzgün görmek onları da perişan ediyordu. Bütün bunları da ancak şimdi anlıyordum.

-Bir daha liderinizi üzmeyeceğim, çok üzgünüm'' dedim.

-Ya Nina-''

-Hayır, haklıydın. Çocukça davrandım. Bir daha olmayacak''

-Hepimiz şok yaşadık. O yüzden biraz dikkatli olursak sorun olmaz. Çünkü biz şimdi birbirimize kenetlenmek zorundayız'' dedi Ege.

Haklıydı! Ama benim aklımda hala abim hakkındaki düşünceler değişmiyordu. Abim gittikçe değişiyordu. Eskiden daha güçlüydü. Eskiden kendine güveniyordu ama şimdi oluşan en küçük bir olayda kendini kaybediyordu. Onu anlamıyorum!

Ben o kadar yıkılmadım, abim nasıl bu derece çöktü?
Liderlik zor ama lider oldu diye abim değişti mi?
Şu anda nasıl? Ne yapıyor acaba?..


Bomboştu otoyol. Gecenin ikisinde hala yürüyorduk. Şu anda Timurlar çoktan planlarını yürütmeye başlamışlardır.

-Ege, ben yoruldum!''
Sırtım, omuzlarım, belim ve ayaklarım ağrıyordu. İki buçuk saattir yoldaydık. Sırtımda kocaman bir çanta vardı ve de ağırdı. Ege dönüp bana baktı:

-Bir benzinci yakınlarında dinleniriz''

-Şey... Umm.. Bir de-''

-Ne var?''

-Ben... Benim tuvalete gitmem gerek!''

-Neyy?'' Bakışlarım yerde, parmaklarımla oynayarak utançtan kızarmıştım.

-Ya ben.. ''

-Kızım sırası mı?''

-Ne bileyim ben.. ''

-Hey Yarabbim! '' diye elleriyle kafasını tuttu.

-Tutamaz mısın?''

-YAAAA EGEEE!!! Bİ GENÇ KIZA BÖYLE SÖYLENİR Mİ YA???'' diye bağırdım.

Ama tabi Ege'nin yüzüne bakamadım. Öyle komik ve utanç bir durum içindeydim kii!!! Ege bir yandan gülüyor diğer yandan da etrafına bakınıp duruyordu.
-Ya gülme ya!''

-Ya kızım şimdi olacak şey mi? Haa, bak şurda ormanlık bi yokuş var...''

-Eee? ''

-Ne 'ee'?''

-Kestirme yol mu buldun?''
-Ne kestirme yolu Nina? Git oraya yap!''

-Ne?''

-Yahu kızım ikiletme!''

-Ya ben oraya ... Ya saçmalama yaaa!!! ''

-Ee kızım ne yapmamı bekliyorsun? ''

-Biraz çabuk gitsek şu benzinciye! ''

-Of Nina oof !!! ''

Halim çok komikti ama o sırada gülecek halde değildim. İlerde arabaların durduğu yer görünmeye başlamıştı. Yarım saatte buraya gelebilmiştik.
Daha içeriye girer girmez tuvalete koşmuştum. Ege yavaş adımlarla yürüyünce, ''ya çok sıkıştım ya çekil önümden!'' diyip tuvaletlere koştum. Ege ise kahkahalara boğulmuştu!!!
Gıcık!
Dışarıya çıktığımda Ege benzincinin önünde elinde iki poşetle bekliyordu. Beni görünce yine gülmeye başladı!

-Gülme! Ya gülme!'' dedim.

-Ne yapayım! elimde değil, çok komiktin. Sen tuvalete koştuktan sonra yarıldım burda gülmekten!''

-Ya Egeeee!''

-Aman be tamam! Hadi yürü, daha çok yolumuz var'' diye yürümeye başladı. ''Bu olanları diğerlerine anlatmayacaksın değil mi?''
Ege arkasına bakmadan yoluna devam ederek, ''bilmem...'' dedi.
Bilmem mi?
Sen bu kelimenin benim için ne kadar büyük hayati önem taşıyor biliyor musun?

-Söylemiceksin değil mi? Yani beni rezil etmek istemezsin. Hem-''

-Şşşt! Sus bi!''

Ege dikkat kesilmiş, olduğu yerde her iki elinde torbalarla duruyordu.

-Nele-''

-Kes sesini!'' diye kızdı.

Sesi çok kısıktı. Duyulmaması için uğarşıyordu. Ama görünürlerde kimse yoktu. Ayrıca olsa ne fark eder ki, sonuçta biz görünmezdik. Bizim elimizde ve bizimle olan herşey görünmezdi.
Yavaş adımlarla benzinin yan duvarına gitti. Tabi ben de onu takip ettim. Kimsenin takılıp düşmeyeceği bir yere poşetleri ve omzundaki çantayı bıraktı. Sonra bana döndü. Ancak gözleri hala bir noktaya bakıyordu. Ağaca... Ama ben ağacın yanında hiç birşey görmüyordum.

-Bizim gibi güçlere sahip birileri yada biri var etrafta!'' dedi.

-Bunu nerden biliyorsun?''

-Çünkü ağacın arkasında biri oturuyor. Biraz önce elinde içecekle gidip o ağacın arkasına oturdu.''

-Ve bu kişinin bizden biri olma ihtimali de...'' diye susup ege'nin devam etmesini bekledim.

-Yüzde yüz!''

-Ay saçmalama Ege! Bu normal bir durum. Herkes gecenin bir vaktinde yalnız kalıp içkisini alıp ağacın arkasında kafasını dinleyebilir!'' O küçük duvarın arkasından karşıdaki, yolun yokuş yukarısındaki sık ağaçlık alanında bulunan ,büyük ve gür ağacı izliyorduk. Ortada görünen tek bir içkili kişi yoktu sadece ağaca bakıyorduk. Biliyorum kulağa garip geliyor. Ege ve ben ağaçtan şüpheleniyorduk.

- Ama bu insanların gölgeleri olur! Herifin gölgesi yok! Ağacın önünden geçti. Ay ışığı var, arabaların ışıkları, benzin istasyonu güneş gibi ... Ama herifin gölgesi yok. Nasıl oluyor bu?''

-Ben anlatayım sana nasıl oluyormuş'' diye hırıldayan vahşi bir sesle ikimiz de bir anda korkudan sıçradık!

-Aaaayy!! Egeee!!! '' diye koluna yapıştım. Çünkü karşımdaki kişi yarı insan yarı hayvan yarı hayalet türünde bir yaratıktı!

İnsan yüzüne benziyordu ama dişleri daha çok vahşi bir kurdun dişlerine benziyordu. İnanılmaz kaslı biriydi. Üstünde yırtık pırtık bir pantolon vardı. Onun dışında benim elimin beş katı büyüklüğünde ayakları , Ege kadar kolları vardı. Kısa boyluydu ama kolları çok uzundu. Hırlıyordu. Saldırmaya başlayan boğa gibi burnundan soluyordu!
Dehşete düşmüş halde duruyorduk.

-Ege... Ne yapacağız?'' Ege kaçamak bir bakış attı bana önce. ''Sırtındakinden kurtul !'' O korku dolu anlarda ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum.

-Ne?''

-Kurtul şu lanet olası çantadan dedim!''

Bunu bağırarak söylemişti ki yaratık birden hücüma kalktı. Öyle bağırıyordu ki ve son sürat bize doğru koşuyordu. Ege birden kolumdan tuttu. Tam bize yaklaşmışken beni tüm gücüyle sol tarafa itti. Hafif tümsekteydik ve ben ağır çantamla aşağıya yuvarlandım.

Yerden kalkıp baktığımda Ege de aşağıya atlamıştı. Ancak o kaçıyordu yaratık ta onun peşinden koşuyordu. Tıpkı boğaların matadorların peşinde koşmalarına benziyordu.
Hemen bu akşam yaptığım şey aklıma geldi. Elimi açtım. Avucumda bu akşamki gibi bir alev oluşması için konsantre oldum. Avucumda sıcaklık hissedince gözlerimi açtım ve alevin avucumda yanmaya başladığını gördüm. Sonra aklıma onu silah kullanır gibi ateşlemek geldi.

Ege hala kaçıyordu. Ağaçların arasından yaratığın geçemeyeceği yerlerden atlayıp zıplıyordu. Tek yapabildiği buydu ancak yorulduğu da yüzünden belli oluyordu.
Yaratığı hedef almaya çalıştım. Bunu fark eden Ege de hemen yaratığı sabit ve fazla hareket etmeyecek şekilde tutmaya başladı. Elimi bir gözümü kapatıp yaratığa doğru çevirdim. Alev onun üzerine ateşlenecekti. Tam durduğu anda alevi yaratığa doğru serbest bıraktım.

Nasıl oldu bilmiyorum ama istediğim gerçekleşti. Alev tabancadan çıkan kurşun gibi, büyük bir hızla yaratığın sırtına girdi. Daha sonra alev tamamen yaratığın içindeydi. O da gölge adamlar gibi acıyla bağırıyordu, kurtulmaya çalışıyordu. Ancak kurtulamadı ve o da diğer gölge adam gibi toz olarak yok oldu!
Ege küçük iki ağacın arasından zorlukla çıkıp bana doğru koştu.

Başarmıştım, ben de yapabiliyordum artık! Kendimi güçlü ve kendimden emin hissediyordum! Ege bana yaklaştığında bana sarıldı.

-Aferin kız! Aferin!!! '' dedi!!!

0 yorum: