Bölüm-18- (Yeni Üye Ve Zeynep Abla)

Saat akşamın dokuzu olmuştu. Zeynep abla hala ortalıkta yoktu. Teyzem ise geç gelecekti. Odamdaydık. Herkes Raven’ın söyleyeceklerini merakla bekliyordu.

- Kendimi bildim bileli diğer insanlardan farklıydım, hala da öyle. Ailemde kimse benim gibi değildi. Söylediğimde önce doktora götürdüler daha sonra da psikoloğa. Ama psikoloğa kalkıp bunları anlatmam saçma olurdu. Ben de her seansta sustum, konuşmadım. Kadın annemle babama benim sosyal ortamlarda fazla bulunmadığımdan içime kapandığımı ve kendimi insanlardan soğutladığımı söyledi. Bunun üzerine annemler beni Amerika’ya gönderdi. Ordaki büyükbabamla yaşamaya. Büyükbabam biraz delice bir ihtiyardır. Ona bazı özelliklerimi anlatınca dinlerdi, annemler gibi paniğe kapılıp anında deli damgasını basmazdı. Ancak büyükbabam yine de anlattıklarımı hayal ürünü olarak nitelendirirdi.

Sinyaller ve insan bedeninde gördüğüm ruhlarıyla çok şey öğrendim. Ancak sinyaler ruhları görmekten daha önemli. Bir kere gece uyurken bana yardım sinyali gelmişti. Yakınımda bi yerlerde birinin yardıma ihtiyacı vardı. Aşağı inip, büyükbabamın odasına koşup ona birinin yardıma ihtiyacının olacağını söyleme gitmiştim. Odaya girdiğimde büyükbabam yerde yatıyordu… ”

-Büyükbabanın yardıma ihtiyacı varmış…” dedi Timur.

-Evet, ölmekte olan insanların beyni yardım sinyalleri yollar etrafa. Beyin bedenin tükenmekte olduğunun farkına vardığında sinyaller daha da güçleniyor ancak birkaç saniye sonra kesiliyor ve o insanı tamamen kaybediyoruz.

Hayatımda artık yardım sinyallerinin ne olduğunu öğrenmiştim. Ve bu sık sık tekrarlanıyordu. Birkaç gece öyle olmuştu. Ertesi gün komşumuz ölmüştü. Sonra başka bir komşunun oğlu ve başkaları…
Ama aradan aylar geçti ve özelliklerimle diğer insanlardan özel olduğumu hissetmeye başladım. Bu özellik beni diğer insanlardan daha üstün kılıyordu.

Okula başladığım gün hem öğretmenleri hem de öğrencileri şaşırtmayı başarmıştım. Hepsi bana hayrandı. Bazen benden hoşlanan kızları bulabiliyordum. Onların beyin sinyalleri daha güçlü ve daha değişik oluyordu. Bundan yola çıkarak birkaç kızla aynı anda çıktım. Çok eğleniyordum. Ama eğlencem bir yıl sürdü.
Artık kızlarla çıkmak, insanları şaşırtmak ve bu özelliğim bana pek ilginç gelmemeye başladı. Hayatım değişti. Okul, kızlar, hayat anlamsızlaştı. Eğer böyle bir özelliğim varsa demekki benim bir amacım var bir hedefim var diye düşündüm.

Her gece kendimi amacımı bulmak için meditasyona verdim. Ve bir gece gözlerimi kapattığımda önüme bir görüntü geldi ” diye bana baktı. ”Yanımda oturan kız ve ben konuşuyorduk. Ben ona ”taşıyıcı” diye hitap etmiştim. O geceden sonra sadece taşıyıcıyı düşündüm. Sadece onu. Okulda, evde… Her yerde ondan bir sinyal bekledim. Onu bulmak için araştırma yaptım. Ancak ne isim, ne soyad ne bir ip ucu. Sadece bir görüntü ve ”taşıyıcı” sözcüğü vardı bildiğim.

Okuldan eve dönerken akşam gördüğüm kız önümde durmuş bana gülümsüyordu. Gözlerime inanamamıştım. Ondan bi sinyal almam gerekiyordu yada bedeninde beyaz yada siyah görüntü belirmeliydi. Gözlerimi övuşturup tekrar baktığımda yok olmuştu. Eve gidince duş alıp yine meditasyona başladım. O akşam gördüğüm taşıyıcı tekrar düşündüm. Bu sefer bana sinyal geldi. O zaman çok heyecanlandım. Sinyal kesilmesin diye dua ettim. Ve şansıma sinyal hiç kesilmedi. Sinyalin geldiği yöne doğru hareket ettim. Bavulumu toplayıp yola çıktım. Ve işte şimdi burdayım”

Hepimiz büyülenmiş gibi Raven’a bakıyorduk. Odada ses çıkmıyordu. Raven taa Amerika’dan gelen benim sinyalime gelmişti. Ama onu nasıl çağırdığımı bilmiyordum. Görüntüm nasıl ona ulaştı merak ediyordum. Raven’ın hiç birşeyden haberi yoktu.

- Vay be! Şu hikayeye bak. Sen baya yol almışsındır. Gelen tek bir sinyal için buraya geldin. Ama bilmediğin çok şey var dostum” dedi Tolga. Kerem oturduğu yerden kalkıp balkon kapısına gitti. Dışarıyı izleyerek, ” sana anlatmamız gereken çok daha uzun bir hikayemiz var” dedi.

- Şu anda iki Rus, iki Türk ve bir Amerikan bulunuyor bu grupta” dedi Ege. Raven bir kaşını kaldırıp ” peki ya sen? ” dedi.

-Ben sıradan çocuğum” diye güldü.
Raven da Ege’ye gülümsedi.

-Nerde kalacaksın?” Abim sandalyeden kalkmıştı. ” Senin güvenli bir yerde olman lazım. Ne de olsa bizden birisin. Düşmanlarımız var, onlardan korunmalısın, dikkatli olmalısın” dedi.

-Otelde kalıyorum iki haftadır. Şimdiye kadar herhangi bir tehlikeyle karşılaşmadım.”

-Olmaz! Biz artık bi takımız. Beraber olmalıyız. Yardıma ihtiyacımız olduğunda anında birbirimize ulaşabilmeliyiz” Ege bağdaş kurduğu bacaklarını çözdü ve gerindi.

-O zaman Raven bizde kalabilir. Ben zaten anneannemle kalıyorum. Yurt dışından gelen arkadaşım dersem problem olmaz. Amaaa benim yatağımda yatamazsın, kanepede yatarsın!” dedi.

-Ay ne kadar naziksin Ege! ” diye kızdım. ” Çocuk nerelerden ne zorluklarla bizi buluyor senin şu yaptığına bak…” Raven gülümseyip araya girdi, ‘’sorun değil güzel taşıyıcı, ben amacıma ulaştım. Bunun sonucuna katlanırım. Hem kanepede yatmak öyle sandığın kadar zor değil!” dedi.
O sırada Raven’a sarılabilirdim. Öyle nazik biri ki!

-Ne var? Benim odamda benim yatağıma yatamaz, o kadar.” diyerek kendini savundu Ege. Bencil ya bencil!

-Dostum, güzel taşıyıcımızın bir ismi var,Nina. Ona Nina demelisin” dedi Tolga. Zaten ona sinirliydim. Ne var yani bana güzel taşıyıcı dese.? Bizim erkekler de nazik olmayı bilmiyor canım. Oysa bak Raven’a! Çocuk öyle nazikkki! Dayak yedi birşey yapmadı, sürekli iğneliyorlar kızmadı. Üstüne de yanındaki kıza çok nazik davranıyor.

Bizimkiler de kıskançlık krizine girdiler kesin.
Raven bana elini uzattı, ”tanıştığımıza memnun oldum Nina! Seni sonunda buldum” dedi
Ege ve Raven bu gece aynı odada olacaklardı. Raven Ege’nin odasındaki kanepede yatacaktı. Umarım aralarında bir tatsızlık çıkmaz.Abim, ” evet” dedi. ”Bu gece egzersizlere ve çalışmalara başlayacaktık ama geç kaldık. Yarın akşam saat dokuzda yetenek egzersizlerine başlayacağız”Bunu ilk defa duyuyordum. ”Yenetek egzersizleri mi?” dedim.

-Evet, şu anda var olan yeteneklerimizi ortaya çıkarma ve geliştirme egzersizlerini içeriyor” diye açıkladı Kerem.-Bu güzel de biz bu egzersizleri nerde yapacağız? Nasıl yapacağız? Dokuzda teyzem evde olmasa bile Zeynep abla va… Zeynep abla! ” diye bağırdım.

-Ne?” dedi Tolga. ”N’oluyor ya, ne bağırıyorsun? Zeynep abla evde değil!” Ayağa fırlayıp bağırmaya başladım:-Sorun da bu! Zeynep abla. Akşama doğru eczaneye diye çıktı ve hala gelmedi. Birşey olmuş olmalı. Teyzemi aramalıyız!” telefona koştum. Abim hemen kolumu yakaladı. ”Dur Nina. Bi sakin ol!”

-Nasıl sakin olayım Timur?! Saat altı yada yedi gibi çıktı. Şimdi saat on oldu. Eczane o kadar uzakta değil en fazla on dakika. Zeynep abla hala yok hiç bir yerde!” Timur kafasını kaşıdı, sonra da kolumu bıraktı. Raven, ”eczaneye gidelim. Oradaki satıcıya soralım oraya gitmiş mi, gitmişse ne zaman çıkmış ordan onu bulalım” dedi. ”Evet!!! Hadi, Raven doğru söylüyor, hadi gidelim. Çabuk!” Kerem kısa bir durum değerlendirmesi yaptı.

-Şimdi, Zeynep abla saat altı yedi gibi çıktı ve dönmedi. Şu anda da saat on. Arada büyük bir zaman var. Eczane çok tanıdık ve on dakika mesafede. Bu şüphelendirici bir durum. Timur, ben ve Raven eczaneye gidelim. Ege ve Tolga siz burda kalın ve haber alırsanız bizi arayın. Bu size uyar mı?” hep bir ağızdan ‘ evet’ dedik.Çocuklar aşağı indiler ve biz de onları geçirdik. Ege, ” merak ettim Zeynep ablayı. Aklıma bir şüphe geliyor ama…”

-Kaçırılma mı? Yoksa kaçma mı?” dedi Tolga.

-Ben daha çok kaçma teşebbüsü üzerinde duruyorum. Zeynep abla burda köle gibi çalışıyor. Evin işleri herşey onun üzerinde. Daha sonra iki de çocuk geldi. Olağanüstü güçlere sahip, vahşet bir efendisi var. Sence aklı olan kaçmaz mı?”

-Ama Zeynep abla bizi bırakıp kaçmaz ki!” dedim. ”O bizsiz bir yere gitmez. Biz onun kardeşleri gibiyiz. Hep bizi korumaya çalışır”

-Canına tak etmiştir, olamaz mı?”

-Ya Nina, ben acıktım ya! Birşeyler hazırlasan ” dedi Ege.
Yani bunca karışıklık, olağansütü durumlar içinde Ege’nin kalkıp acıktığını söylemesi beni şaşırtmıştı.

-Acıktın mı?”

-Evet, çok acıktım hatta. Kaç saat burdayız, böyle mi bakıyorsun sen misafirlerine?” dedi ve salondaki kanepeye yayılıp yattı. Tolga da koltuğa çöktü. ”Ben de hafif atıştıracak birşeyler isterim valla”

-Siz kendinizde misiniz? Zeynep abla ortada yok! Yeni bir özel çocuk geldi ve siz sanki sıradan şeyler yaşıyormuşuz gibi yayılıp yatıyorsunuz! Hiç endişelenmiyor musunuz?” Tolga kafasını kaldırdı yorgun halde, ”ya Ninacığım, eğer birşeyler yemezssek, endişelenecek birileri olmayacak. Yani açlıktan ölebiliriz. Orda sinirli bize bakmaktan vazgeç ve bize atıştıracak birşeyler hazırla… Aaa, bak aklıma geldi. Şöyle güzel bir sandviç hazırlar mısın? Yanında da buz gibi cola olsun” Ege kanepede doğrulup, kanepenin sırtına tutunup bana baktı, ”aynısından ama ben ayran alayım ya. Cola gece gece çekilmez şimdi”

Onlara hala şaşkın şaşkın bakıyordum. bu kadar rahat nasıl olabiliyorlar. İmkansız diye düşündüğüm, hayal bile etmediğim şeyler başımıza gelmişti. Onlarsa sanki her gün böyle yaşıyorlarmış gibi rahatlardı.-Nina?” dedi Tolga. ”Eğer yorgunsan boşver. Sen de dinlen”

-Yo, hayır. Hemen hazırlarım.”

Mutfağa gidip buzdolabından malzemeleri çıkardım. Ege için ayran Tolga için kolayı bardaklara koydum. Sandviçi hazırlarken durduğum sehpa evin bahçesine bakıyordu. Kocaman pencere evin arka bahçesini gösteriyordu.

Dışarıya baktığımda tüylerim diken diken oldu.
Öyle ürperdim ki!Bahçedeki lamba küçük patikayı aydınlatıyordu. Onun dışında her yer karanlıktı. çok ürpertici bir görüntüydü. O anda birinin orda belirebileceğini düşündüm. Başımı sallayıp yine işime döndüm. boş korkulara kapılmamam gerekiyordu. sonunda sandviçleri hazırladım. Sandviçeri tepsiye koyup salona gittim. Tolga ve Ege televizyona bakıyorlardı. Gözleri yorgun bakıyordu.Elimdeki tepsiyi görünce ikisi de hemen doğruldular.-Ellerine sağlık Ninacığım, çok acıkmıştım yaaa! Bir de büyük sandviç hazırlamışsın, artık doyarım bununla” dedi Ege.

Tolga da kendi sandviçi ve colasını aldı, ‘’sağol güzelim! ” dedi. İkisi atıştırırken telefonumu alıp abimi aradım. Ama onlar birşey bulamamışlardı. Odamdan salona geldiğimde Ege, ”Bulmuşlar mı?” diye sordu. Başımı iki yana salladım. ”Artık teyzemi aramalıyız” dedim.

-Biraz daha bekleyelim” dedi Tolga. ”Timur abi gelsin, hep beraber karar veririz”

Teyzem bu gece bir buçukta gelecekti. Şimdi ise saatler on biri gösteriyordu. Abimler tam bir saattir arıyorlardı Zeynep ablayı. Zeynep abla dışarı çıkarken telefonunu yanına almamıştı, eczaneye deyip gitmişti. Ve ondan sonra haber alınamamıştı. Gerçekten kaçmış olamazdı bence. Çünkü kaçsa bile yine yakalayacaktı teyzem rahatlıkla.

NERDESİN ZEYNEP ABLAAA???


Kapı çaldığında yerimden fırlayıp koştum. Arkamdan Ege’nin ”Nina, dur bekle! Biz bakacağız” diye bağırmasına rağmen durmadım. Nefes nefese kapıyı açtım. İçimden ”Tanrı’ım, nolur Zeynep abla olsun! N’olur!” diye dua ediyordum. Hızlı bir şekilde anahtarı çevirip kapıyı açtım. Öyle hızlı açmıştım ki saçlarım her iki yana açıldı birden.Zeynep ablanın yüzünü görmeyi umuyordum. Ama.. Ama karşımda bir adam duruyordu. Çarpık bir sırıtış vardı yüzünde.

-Küçük taşıyıcımız ne kadar da güzelmiş böyle” dedi. Arkamda Tolga ve Ege belirmişti o anda. İki adım geri gittim.

-Kimi arıyorsunuz?” dedim. Tolga koşarak yanıma gelip kolumdan tutup beni arkasına geçirdi. Kendisi önüme geçti hemen.Ege de kolumu yakaladı ve beni sol köşeye, adamdan en uzak köşeye çekti.

-Kimsiniz?” dedi Tolga. Adam küçümseyen ve insanı delirten o çarpık gülümsemesiyle, ‘’sizi almaya geldik taşıyıcılar. Hazırlanın, zorluk çıkarmayın!” dedi. O sırada fark ettim, arkada iki kişi daha vardı. Ve onların arkasında bir gölge daha. Gölge tanıdıktı sanki…

-Ne taşıyıcısı? Ne diyorsun sen be adam gecenin bi vaktinde? Kafan mı güzel?” dedi Ege. Sol yumruğunu sıkmıştı. Adamın gözbebekleri birden kısıldı. Sanki ışık saçtı.

-Uğraştırmayın beni. Narin derinizi yakmamı istemiyorsanız, zorluk çıkarmayın bana. Efendimiz sizi bekliyor ve o asla beklemekten hoşlanmaz.” Tolga saldırmaya hazır vaziyette adamdan gözlerini ayırmıyordu. Ve sanırım diğerlerine haber yolluyordu beyninden.

-Başlarım lan efendine de sana da! Bas git sizin gibi delilerle mi uğraşacağız gece gece!” dedi Ege:Adam önce öfkeyle bir adım attı ve ağzını açtı ama arkasındaki adam; karanlıkta pek belli olmuyordu yüzü ama omzuna elini koydu. Adamın dudaklarının kenarında bir gülümseme yukarıya doğru yayıldı. Hafifçe gülmeye başladı. İyice kalbim hızlanmaya başlamıştı, birşeyler biliyordu o. Düşmanımızdı kesin. Ege’nin kolunu tuttum, ”Ege…” dedim kısık sesle. Ama Ege bana baktı kolunu tuttuğum ellerimi okşadı, birşey söylemeden Adama bakmaya devam etti.

-O zaman buna ne diyeceksiniz?” diye üç adım geri gidip yana geçti.

En arkalardaki gölgelerden biri hareket etti. Beraberinde birşeyi de sürüklüyordu. Kapının eşiğine getirdi ve önümüze fırlattı.Darmadağınık, kanlar yüzünden birbirine yapış yapış olmuştu saçları. Üstündeki bluz tamamen kan olmuştu. Mor bluz neredeyse kırmızıydı. Hiç birşeyi anlayamadım…

Bir kadını öldürüp önümüze atmışlardı. Ege’nin kolunu iyice sıktığımı fark etmiştim. Adam ayağıyla kadını sırt üstü çevirdi. Yüzü saçları yüzünden görünmüyordu. Dehşete düşmüştüm. Ne kalbimin atışlarını duyuyordum, ne de Ege’yi, ne de Tolga’yı görüyordum artık. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Bana sanki tanıdık geliyordu o saçlar. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Tolga anlamsız ve boş bakışlarla bana baktı. Kadına doğru eğildi. Kan saçları arasında kurumuştu ve saçlar birbirine yapıştığından yüzü açmak kolay olmadı. Burnu, yanakları, dudakları ve… ve… Gözleri…

-HAAAYIIIIIRRR!!!! ”

Hayır…

Ha-yııır….Hayır, hayır , hayıııı-ııır!!!!

-Zeynep ablaaaa!!! Zeynep ablaaaaa!!! ” ona bakıp , cesedine bakıp defalarca çığlık attım. Deliriyordum sanki. Onun … Onun öldüğüne, öldürüldüğüne inanamıyordum. Ege beni tutmaya çalışsa da başaramadı. Zeynep ablanın yanına çöktüm. Gözleri açıktı. Korkudan, vahşetten açık kalmıştı. Dudakları bembeyazdı. Vücudu buz gibiydi. Elini tuttum, birileri çizmişti o güzel ve narin ellerini. Elini yanağıma götürüp ağlamaya başladım. Ege omuzlarımdan tutup kaldırmaya çalıştı ama onu ittim, Zeynep ablanın yanında kalmak istedim. Ağlamaktan, bağırmaktan elimden birşey gelmiyordu.


Bu akşam bana ilacımı veren, yanaklarımdan öpen, teyzemden bizi korumaya çalışan Zeynep ablam! Zeynep ablam ölmüştü, sadece bedeni vardı artık yanımda. Soğuk, cansız bedeni…

-Zeynep abla…” diye inleyerek başımı göğsüne koydum.

O sırada iki el belimi yakaladı. Sonra da kendine çekip beni kaldırdı. Tolga’yı görüyordum önümde. Bana hiç bakmadığı kadar endişeli bakıyordu. Gözlerinde korku, keder ve öfkeyi hiç böyle görmemiştim. Ege bir eli belimde diğer eliyle elimi tutarak koridorun ortasındaki küçük koltuğa oturttu beni. Kendisi de önümde diz çöküp her iki elimi de avuçlarının arasına aldı. Hıçkırıklarım boğazımı düğümlüyordu. Boğazım acıyordu yine.

-Sizinle hiç bir yere gelemeyiz!” dedi Tolga.

Kapıda büyük bir kararlılıkla ve kendinden emin sesle konuşuyordu. Ege de ayağa kalktı. Benden izin istermiş gibi gözlerime baktı. Ben de ellerimi avuçlarından çektim. Ege hemen Tolga’nın yanına gitti.-Defolun lan, defolun. Yoksa ben size ne yapacağımı iyi biliyorum” dedi. Her iki elini yumruk yapmış sıkıyordu. Her an saldıracaktı. Öldürseler yine dirilip yine saldıracak gibiydi..İçimde garip bir enerji yükseliyordu. Ege’nin enerjisini de hissetmeye başlamıştım. Ama Tolga’nın Enerjisi boğucuydu. Ağır ve boğucu. Gözlerimi silip Tolga’ya dikkatlice baktım. Vücudundan mavi bir ısı yükseliyordu. Ama Ege’den öyle bir enerji gelmiyordu. İçimden kendimde olan enerjiyi Ege’ye yollamak geldi.
Adam durmuş bana bakıyordu.

-Dik kafalılık etmeyin. Canınıza mı susadınız?” Benim korkup çocukalara ‘ hadi gidelim, n’olur ‘ dememi bekliyordu. Ama benden hiç bir tepki alamadı.Tolga’nın sağ avucunda mavi ışıklar saçılmaya başladı. Elektrik çakıyordu avucunda. Ayağa kalktım. Olağanüstü bir görüntüydü. Adamın yüzüne yansıyordu saçan elektrikler…Ege başını çevirip bana baktı
.Hayır!
Bu sefer korkmuyordum. Tolga karşı koyacaktı onlara… Onları öldürse bile korkmayacaktım!”İntikam o kadar da kötü birşey değil! ” demişti. Evet, katılıyorum artık.
Seni anlıyorum Tolga!
Seni çok iyi anlıyorum.Gücüm yavaş yavaş geri geliyordu. Tolga gibi benim de gücüm olmalıydı. Ben de savaşacağım onlarla. Elimi açtım, avucuma baktım. Gözlerimi kapattım.
‘Gücüm yerine gelsin! Ben de savaşacağım artık. HADİ!!! ‘
Avucumun içinde bir ısı hissettim. Gözlerimi açtığımda kızıl bir alev vardı. Kalbim öyle atmaya başlamıştı ki , nefes alamayarak dizlerimin üstüne düştüm. Avucum yanıyordu, avucumda büyük bir ateş kütlesi duruyordu ama canım yanmıyordu. Hafif bir ısı vardı. Yavaş yavaş bana kendime güvenimi getirdi. Hatta hoşuma gitmeye başlamıştı. Tolga ve Ege olanların farkında değillerdi. Onlar pür dikkat gelecek saldırıya odaklanmışlardı.

-Pekala siz küçük sıçanları avlama vakti geldi. Böyle davrandığınıza pişman olacaksınız! Efendimizin işkencelerine kimse dayanamaz, bakın …” diye başıyla işaret etti Zeynep abla’nın bedenini, ” o da dayanamadı ve öldü. Siz de böyle öleceksiniz!”

Adam ellerini Tolga ve Ege’ye doğru uzattı. Bir anda tırnakları inanılmaz derecede uzamaya başladı. Hepsi bıçak şeklini aldılar. Uzun, sivri… Işıkta uçları parlıyordu. Arkada duran iki gölgenin de tırnakları uzadı birden,vuran ışıkla parıldıyordu.

-Çekeceğiniz acıları cehennemde bile çekmezsiniz! Cehennem bile size cennet gibi gelecek! ” diye bağırdı!

Öndeki adamın adım atmasıyla Tolga avucundaki elektriği serbest bıraktı. Adam arkasındaki iki gölgenin arasından bahçeye uçtu, yerde sürüklenerek arkada duran ağaca çarptı.
Soldaki Gölge ağaca çarpan adama bakıp Tolga’ya doğru koştu. Tolga elektriği toplayıp , avucunda tutarak gölgenin yüzüne iki kere yumruk attı. Gölge sendelerek düştü ama hemen ayağa kalktı.Ege ise gelişmiş savunma sanatıyla ikinci Gölge adamın bıçaklarından ustaca sıyrılıyordu. Ama en ufak bir dikkatsizlik Ege’nin hayatına mal olabilirdi. Elimde yanan alevi iyice büyüttüm, Ege’nin direncine baktıkça kendimde güç buluyordum ve korkum yok oluyordu.Ege karnına doğru gelen bıçaklı parmakları sol tarafa kaçarak atlattı. Duran sehpanın üzerindeki koca vazoyu Gölgeye fırlattı.Ancak ıskaladı. Yanda duran ağır sandalyeyi alıp kaldırdı ve kendisine doğru koşan Gölgenin kafasında parçaladı. Bu sefer Gölge dizlerinin üstüne çöktü. Ancak hemen ayağa kalktı ve vahşi bir bağırışla Ege’nin üzerine koştu. Ege az kalsın askılıklara ayağı takılarak düşmekten son anda kurtularak kaçtı. Gölge hızını fazla aldığından ve duramadığından, eli duvara saplandı. Duvarı nerdeyse sökerek elini geri çekti. Askılık ve asılı duran palto, çantalar tozlar içinde yere düştü. Kafasındaki kapişonumsu başlığının altından gözleri göründü. Sadece bembeyaz gözleri vardı. Göz bebekleri yoktu. Ruhsuz bir bedendi bu!!! Ege benim olduğum tarafa geldiğinde beni gördü.

-Ninaaaa!!!! Çabuk odana git, çabuk. kapıyı kilit-” bana bunları söylerken omzundan ağır bir darbe aldı. Gölgenin bir parmağı Ege’nin omzuna girmişti. Sanki balıkları yakalamak için kullanılan oltaların uçlarındaki kancalar gibiydi parmağındaki bıçaklar. Omzuna girmişti . Ege acıyla bağırdı.
,
,,,,,,,,,,,,,,



Ege acıyla bağırıyordu.Tolga Ege’nin bağırışına bakınca fırsatı yakalayan ikinci gölge hamlede bulundu. Tolga’yı karnından yaraladı. Tolga iki adım geri gitti sendeleyerek.Artık ikisi de yaralıydı. Elimde yanan kızgın aleve baktım. Benim sıram gelmişti. Benim de birşeyler yapmam gereti. Aklıma anime sahneleri geldi. Son anda arkadaşlarına yetişen ve arkadaşlarının yaralanmasıyla kendisinde güç bulan kahramanlar gibiydim. Dudağımın kenarından yukarıya hafif bir gülümseme oluştu. Tolga’nın zar zor ayakta duran bedeni ve yerde yatan, can çekişen Ege’ye rağmen gülümseyebiliyordum.

Hızlı adımlarla Ege’yi tutan gölgenin yanına gittim. Yanına yaklaşmaya başladığımda koştum ve kolunu yakaladım. Avucumdaki kızgın alevi onun koluna soktum. Sağ elini birden Ege’nin omzundan çıkardı. Etrafa kanlar sıçradı.

Ege inleyerek bayıldı.
Gölge vahşice bağırıyordu. Kolunun içindeki alevi yok edemiyor, çıkaramıyor hiç birşey yapamıyordu. Vücüdü toz olarak yok olmaya başlamıştı. Koluyla, büyük bir hava akımı yaratarak beni karşı duvara fırlattı. Toz kalkmaya başladığında Tolga’yı kapı eşiğinde bir dizinin üzerine çökmüş durumda gördüm. Ege’yi göremedim…

- Ege?” diye seslendim.

Hemen ayağa kalkıp etrafıma baktım ama etrafta oluşmuş toz yüzünden kapı eşiğini ancak görebiliyordum. Tolga ayağa kalkıp arkasına döndü. Karnını tutuyordu.

-Gittiler… Ege orda bir yerde olmalı” diye bana doğru yürümeye başladı.-Sen iyi misin? Karnın- ”

- Küçük bi yara. Kerem icabına bakar. Ege’yi bulmaya çalış onunki daha kötü” dedi.Etrafa bakıyordum ama yine birşey görünmüyordu. Ellerimle tozu dağıtmaya çalışıyordum. Tahminen Ege’nin bulunduğu duvara doğru yürüdüm. Ayağıma birşey çarpınca eğilip dokundum. Bu Ege’nin ayağıydı.

-Ege? Ege iyi misin? Ege ?”

El yordamıyla yüzünü buldum. Tepki vermiyordu.-Buldun mu?” dedi Tolga. Öksürmeye başlamıştı. ”Buldun mu onu?”

-Evet, evet ama cevap vermiyor. Ayrıca kötü yaralanmıştı. Burda hiç birşey görünmüyor!”

Sesim titriyordu. Ege’nin durumu çok ciddiydi. Yarası derindi ve kanıyordu. Kan kaybından endişeleniyordum.- Bayılmıştır, onu buraya taşıyabilir misin? Oraya gelmem biraz zor olur.”

-Tamam deneyeceğim.” dedim.

Ege’yi omuzlarından tutup çevirdim. Sal omzuna dokunduğumda sıcak bir ıslaklık bulaştı elime. Bu sefer koltuk altlarından kavrayıp ışığa sürükledim Ege’yi. Çenem omzuna dokunuyor ve sıcak kan kendimi daha da kötü hissetmeme neden oluyordu…

-Ege? Ege cevap ver!” diye kulağının dibinde sık sık onu uyandırmaya çalıştım. Tozun ortasından Ege’yi sürükleyerek kapı eşiğine yakın bi yere taşıdım. Tolga hemen çöküp Ege’nin nabzına baktı.

-Baygın…” omzuna baktı. Onu sürüklediğim yerden buraya kadar kan bulunuyordu yerde. Kolu tamamen kan içindeydi.-Tolga… Tolga hastaneye gitmeliyiz! Durumu çok kötü!” dedim endişeyle.Tolga karnını tutarak, ” mümkün değil!” dedi.

-Neden? Kan kaybediyor! Durumu çok kötü, o … O ölebilir!”

-Bir sus Nina! Bir sus! Diğerlerine ulaşmaya çalışıyorum” diye kızdı.

-Nina?”

-Tolga?”

Bağıranlar Raven ile abimdi. İçeriye önce abim girdi. Neredeyse ayağı kayıp düşecekti. Nefes nefese, ” neler oluyor burda? ” diye bağırdı. Yerde kanlar içindeki Ege’yi ve yan tarafta yatan Zeynep ablayı gördü.

-Ege? Zeynep abla? Nasıllar? ” Her ikisine bakıp duruyordu. Kerem Timur’u iterek Zeynep ablaya koştu. Yanına çömelip nabzına baktı. Birkaç saniye olduğu yerde kaldı. Sonra yavaşça ayağa kalktı. Şok olmuş, donuk bakışlarla Raven ve Timur’a döndü.

-Gitmiş…” dedi.

Abim ve Raven birbirlerine baktılar. Kerem’in üzgün bakışları Ege’ye kenetlendi.

-O da gitmedi değil mi?” dedi.
Sesi ağlamaklı ama sertti. Tolga, ”hayır dostum!” dedi. Tolga hemen onun yanına çöktü. Elini Ege’nin omzuna tuttu. Kerem’in avucunda turuncu, sıcak ve değişik bir ışık belirdi. Ege’nin yarasını kapatmaya başladı.
Abim şoka girmiş gibiydi. Zeynep ablaya baka kalmıştı. ”Timur?” diye seslendim. Ama abimin kıpırdadığı yoktu. Raven’a baktım endişeyle. Raven elini Timur’un omzuna koydu. Ancak yine bir tepki vermedi. Tolga da başını kaldırıp abime baktı.-İyi misin abicim?”

-Ölmüş…” dedi. Kısık sesle, ” öldürülmüş…”,

-Timur-”

-Suçu yoktu onun. Köleydi burda, beni ve Nina’yı korumaya çalışıyordu. Öldürmüşler onu” Sesi gittikçe yükseliyordu. ”Öldürmüşler onu! Adi korkaklar! Öldürmüşler!” diye yandaki duvara yumruğunu vurdu.Tolga zorlukla ayağa kalktı, ”abicim-”

-Öldürmüşler onu Tolga! Savunmasız bir genç kadını öldürmüşler! Suçu yoktu onun! Bunu bilmeliydik! Böyle olacağını anlamalıydık!” Abim kendinden geçmişti. Sesi inanılmaz derecede öfke ve isyan doluydu.

-Timur!”

-Onların hepsini öldüreceğim! Hepisini!”
Timur, abicim kendine ge-”

- Herifler gelip aramızdan birini aldı, parçaladı ve önümüze attı!”

-Abi bi otur şuraya!”

-Ne sanıyorlar lan kendilerini? Onlara da bu-”

-Timur!”-Onların canını da en az benimki kadar yanacak! Önce teyzemi öldüreceğiz! Sonra da o adi köpekleri!”

-Timur yeter! N’olur!” diye bağırdım.

Abim değişmişti birden. Onun bu hali beni korkutmaya başlamıştı. Bu kadar ani bir değişim beklemiyordum ondan.Ege gözlerini açmıştı ve yarası da kapanmış durumdaydı. Kerem de Zeynep ablayı kaybetme şokundan çıkamamıştı. Hiç sesi çıkmıyordu öylece oturuyordu yerde. Kendinde olan Raven , Ege ve Tolga vardı.

-Timur, bak bizim suçumuz değildi bu”

-Onun suçu da değildi!” diye bağırdı.

-Değildi ama yapacak birşey yok… Sakin olmaya çalış! ”

- Nina, nasıl sıradan birşeymiş gibi davranabiliyorsun? Zeynep abla artık yok! Yok! Ya-şa-mı-yor! ”Son sözcüğü heceleyerek söylemişti bana. Kafama girmesini istercesine

.- Ben kendime hakim olmaya çalıştım Timur. Senin de böyle yapman gerek! Sakin ol biraz! ”

-Sana inanamıyorum! Nina…”

-Ya yeter ya yeter! Sakin olmanı sağlamaya çalışıyorum. Sense kalkıp daha da agresifleşiyorsun! Kendine gel artık. Zeynep ablanın öldüğünü ben de biliyorum ama içimde tuttum. Senin gibi kalkıp etrafımdakileri üzmedim. Çok öfkelendin biliyorum ama artık yeter!!! ”
Bütün gücümle ona bağırmıştım. ”Sen bu grubun lideriysen hepimizden daha güçlü olmak zorundasın. Böyle hemen yıkılacaksan lider olma! Güçlü ve her olayda soğukkkanlı olmak zorundayız. Ama siz benden daha güçsüzsünüz!”
-Nina! ”

-Ne var ya? Hepiniz çökmüşsünüz işte! Güçlü olmanız gere-” Sözcüklerin sonunu getiremedim. Çünkü ben de artık çökmüştüm. Yorulmuştum, bitmiştim. Sinirlerim iyice bozulmuştu.Koşarak odama çıktım. Kapıyı kilitledim. Daha sonra balkon kapısını da kilitleyip perdeleri çektim.Kendimi yatağa attım. Yastığa yüzümü gömüp ağlamaya başladım…


Ne kadar zaman ağladım bilmiyorum. Ama uyuya kalmışım. Tolga’nın beynimin içinde bana seslenmesiyle uyandım.

[Nina, konuş benimle! Lütfen!]

[...!]

[Neden? Benim ne suçum var? Ne yaptım sana?]

[Abim kendinde değil ve ben orda birşeyler yapmaya çalışıyordum. Ama siz sanki Timur ile aynı fikirdeymişsiniz gibi ağzınızı açmadınız!] dedim.

[İkinizin arasına girseydik ya sen bize kızacaktın yada Timur. Ama tarafsız kalmamıza rağmen şimdi sen bize kızıyorsun...]

[Tolga! Haklı kim burda? Sen kimin yanındasın?]

[İkiniz de sarsıldınız, tabi biz de. Ama yine de senin haklılık payın var. Timur biraz kendini kaybetti]

[Biraz mı?]

[Evet Nina, biraz. Sen de fazla üzerine gittin! ..]

[ Üzerine mi gittim? Tolga ben bile böyle davranmadım. Bi de kalkıp bana güçsüzmüşüm, kaldıramazmışım gibi davranırsınız]

[ Nina! Abini tanımıyor musun?]


Tanıyor muydum? Timur’u bugünkü olaydan sonra tanıyor muydum? Hani güçlü ve korkusuz, asi ve dahi abim? Böyle bir kayıpla karşılaşınca güçsüz mü düşüyordu? Tam da gerektiği zamanda böyle güçsüz mü oluyordu? O zaman güçlü olmanın ne anlamı var ki gerektiği zamanda işe yaramıyorsa!

[Sustun...]

[Bugünden itibaren abimi tanımıyorum Tolga! Tim-]

[İlk defa başına geliyor tatlım! İlk defa! Ve ilklerde herkes biraz bocalar... Siz kızlar ağlarsınız, bağırırsınız atlatırsınız. Ama bizim üzerimizdeki yük çok daha büyük. Sorumluluk almış durumdayız. Sen sadece bir üyesin bu grubun. Ama Timur bi lider ve en ufak bir hata onun hayatının mahvolması demek.]

[Liderlerin sorumlulukları büyük olur bunu biliyorum ama-]

[Nina, sen de haklısın! Doğru söylüyorsun ve bugün sana hayran kaldım. Korkmadan o gölgeye saldırıp Ege'yi kurtardın. Senin böyle cesur olacağını tahmin etmemiştim...]

[Ben de abimin bu kadar güçsüz olacağını tahmin etmemiştim]

[Nina! İzin ver sözlerimi bitireyim!]

[Peki,]

[Timur'un omuzlarındaki yük çok fazla, bu yüzden ona karşı anlayışlı olmalısın. Sen abinin böyle güçsüz davranmasına dayanamamışsın. Çünkü onu hep soğukkanlı, kararlı ve kendinden emin gördün. Şimdi de aynı şeyi bekledin ama olmadı. Hayalkırıklığına uğradın.Timur da bir insan unutma bunu Nina. Onun da ara sıra kendini kaybettiği anlar olacaktır ve sen o anlarda ona destek olmalısın. Atlatmasına yardım etmelisin!]

[Anlıyorum. Benim kalkıp ona annelik yapmamı istiyorsun. Onun bana destek olması gerekirken ben kalkıp annelik yapacağım, öyle mi?]

[Evet, her zaman abin sana destek olacak değil. Sen de bazen ona yardım etmelisin.]

Bir an bencilce davrandığımı düşündüm. Tolga haklıydı bu konuda. Ben de abime destek olmalıydım. Ama abimin bu geceki davranışlarını hala taktir edemiyordum.

[Yardım etmek, desteklemek konusunda haklısın. Ona yanında olduğumu hissettirmeliyim ama bu gece olanları hala kabul edemiyorum]

[Sonunda anladın! Timur aşağıda senin odandan çıkmanı bekliyor. Yaptıkları için de utanmış durumda. Bu gece bizim için çok uzun olacak ve bu yüzden bir an önce barışın da yolumuza bakalım. ]

[Peki, geliyorum]


Yatağımdan kalkıp üstümü başımı düzelttim. Sonra banyoya uğrayıp yüzümü yıkadım. Aşağıya indim. Salonda oturuyorlardı.Timur beni görünce ayağa kalktı.

-Bu gece olanlar için üzgünüm tatlım. Böyle davranmamalıydım, kendimi kaybettim!” dedi. Hala o yorgun ve bitkin hali geçmemişti. ,

-Tamam, sorun değil. Artık ne yapacağımıza karar verelim mi?” dedim.

-Beni affetin mi?”

-Evet!”

-O zaman abine sarıl bakayım” diye kollarını açtı. Ben de gidip sarıldım. Saçlarımı öptü, ”bi daha olmayacak, söz!” dedi.

-Tamam, tamam. ” dedi Ege araya girerek,”Artık duygusal sahneleri terkedip maceraya sahneleri çekmemiz gerekiyor. Önümüzde kocaman ve zorlu bir kapışma var. Senaryomuzu hazırlamalıyız!” . Ege’yi görünce omzu aklıma geldi. Bakışlarımın omzunda olduğunu anlayan Ege, ” merak etmeyin cesur savaşçı. Sayenizde turp gibiyim!” diye göz kırptı.

Teyzemin gelmesine bir saat kaldı. Artık planımızı yapmıştık.Timur:- Nina sen hemen odana çıkıp bavulunu hazırlıyorsun. En acil eşyalarını al ve sırt çantası şeklinde birşey olsun. Yolda zorlanmayalım. ”


-Tamam!”

-Ege, dostum sen de benim odamdaki bazı belgeleri toparla hangileri olduğunu biliyorsun”-

Anlaşıldı efendim!” diye güldü.

-Tolga sen Zeynep ablanın cenaze işleriyle ilgilenmelisin. Biliyorum zor bi görev ama başka çaremiz yok. ”

-Onu görünmez yapıp, bahçedeki o küçük ağaca yakın bi yere gömeceğim. Orayı çok severdi…”

-Sen bunu nerden biliyorsun?” dedi abim şaşırarak. Tolga göz ucuyla beni işaret ederek,”Nina söylemişti” dedi

.-Tamam, Raven sen de Kerem ve benimle teyzeme tuzak hazırlamada yardım edeceksin, oldu mu?”

-Evet, efendim!”

-Tamamdır,” dedi abim. Ellerini birbirine vurup, ” şimdi herkes görev yerlerine, hemen!”Hepimiz anında ayağa kalkıp yerlerimize koştuk. Tolga mutfağa Zeynep ablanın olduğu bölüme koştu. Abim , Kerem ve Raven giriş koridorundaki sigortalara, ben ve Ege de yukarı kata. Ben odama Ege de abimin odasına koştuk.
Dolabımı açıp acil gerekli malzemeleri, giysileri bulduğum kocaman sırt çantasının içine doldurdum. Sık sık Ege bana sesleniyordu.

-Herşey yolunda mı?”

-Evet, yolunda!”

Tam on beş dakika içinde sırt çantam dolmuş ve gerekli herşeyi almıştım. Çantamı kapının eşiğine bırakıp odanın ışıklarını kapattım.Abimin odasına gittiğimde Ege yerde bi sürü dosya ve evraklarla boşuyordu.


-Yardıma ihtiyacın var mı?”

-Evet, hem de çok!” dedi. Ve abimin sırt çantasına hem onun giysilerini hem de belgeleri doldurup aşağıya indik.Tolga evde yoktu. Raven salondaki kablolarla uğraşıyordu. Abim ise sigortadan gelen elektriği emiyordu. Tüm elektrik abimin ellerinin içine giriyordu.Ege ile hayran hayran bakıyorduk. Abim bizi fark edince, ”işiniz bitti mi?” dedi.
-Evet!” Ellerini sigortadan çekip salona geldi. Raven’a. ”Tolga hala gelmedi mi?” diye sordu. Tam o sırada birden Tolga salonun ortasında belirmeye başladı. Saydam bi görüntüydü. Sonra yavaş yavaş belirli bir görünümünü aldı.


- Geldim” dedi.
Biz Ege ile bir Tolga’ya, bir birbirimize baktık.

-Olağanüstü!!!” dedim. Tolga mahçup bi halde gülümsedi.


-Tolga, Nina ile Ege’yi al ve yazlığa götür. . Görünmezlik modundan çıkmayın! Onları bıraktıktan sonra da en hızlı şekilde geri dön.Burda yardıma ihtiyacımız olabilir.”


-Abicim, ben de-”

-Ege, senin görevini açıkladım. Ninayla kalacaksın!” Ege öfkeyle çantasını sırtından indirdi. ”Sizin kadar güçlü olmasam da benim de yapabileceğim işlerim var. Ve ben burda, sizin yanınızda kalmak istiyorum!” dedi.


-Bak dostum, bu zorlu bir çarpışma olacak. Kimseyi tehlikeye atamam! Tek bir hata yapılmayacak bundan sonra. Çünkü hata demek aramızdan birini kaybetmek demek! Ninayla gitmek zorundasın! Bu senin görevin!”
Ege birkaç saniye öfkeyle, ne yapacağını bilemez halde Timur’un yüzüne baktı. ”O zaman Nina ile beni burda görünmez yapın ve biz ikimiz gidelim. Nasıl olsa yazlığın nerde olduğunu biliyorum. Tolga’nın gelmesine gerek yok! Ben Nina’yı korurum!” dedi. Bu sefer Tolga itiraz etti. ”Ne olur ne olmaz ben de sizinle geleceğim!”


-Gerek yok dostum. Görünmeziz, kim bize birşey yapabilir? ”


-Başımıza neyin gelebileceğini bilemeyiz abicim”


- Görünmezken başımıza hiç birşey gelmez dostum. Sen de biliyorsun. Ben dikkatli olurum. Gerekirse de Nina gücünü kullanır bana güvenin!”

-Pekala,” diye araya girdi Timur. ”Ege ve Nina siz ikiniz gidiyorsunuz. Kerem, Raven, Tolga siz burda kalıyorsunuz. Tartışma sona ermiştir. ” dedi.Tolga durumdan hoşlanmamıştı. Yüzünde sinirli bir ifade vardı. Ege de kendini grubun en güçsüzü olarak hissetmeye başlamıştı. Tolga Ege ile benim omzuma ellerini koydu. Gözlerini kapattı.

-Tamam, oldu!” dedi ve arkasını dönüp işinin başına döndü. Timur , ”Dikkatli olun!” diye seslendi. Sanki biz uzaklaşmışız gibi. Oysa hala salonun ortasında dikiliyorduk…
Biz gidince Tolga, Timur, Kerem ve Raven Teyzemle savaşacaktı. Ondan gücünü alacak ve yazlığa geleceklerdi....

0 yorum: