Bölüm-6-(Okul=Öğrenmeyi Öğrenmek)

Ders nasıl bu kadar uzayıp gitti , anlamıyorum.
Önümdeki, arkamdaki, solumdaki , sağımdaki... Herkesin, ama herkesin gözü üzerimdeydi... Tam bir işkence!

Düşün bir kere...

Okula geliyorsun, hem de yeni. Öğrencisin yine yeni. Sınıfta herkes birbirinitanıyor, bir sen yabancısın. Ne kötü bir durum! Zil çalana kadar sıramda kaskatı oturdum. Aman kambur görünmeyeyim diye dik durdum. Amanfrikik vermeyeyim diye eteğimi düzelttim. Aman sıradan birşey düşürmeyeyim diye elime kolumasahip çıktım. Bütün bu ızdırap niye? Dikkat çekmemek için...

Ama nerde...

Sınıftakiler için nefes almam bile dikkat çekici!Herkes dönüp dönüp bana bakıyor, aralarında fısıldaşıyor, gülüşüyor.Fısıldaşmalar hadi neyse de, şu gülüşmeler sinirimi bozmaya başladı. Acaba bende bir gariplik mi var?Üstüme başıma çaktırmadan baktım.

Hayır, yok. O zaman? Yavaş yavaş, kafamı kaldırıp sınıfa bakınca , anladımki herkes paçavra gibi. Peki ya ben? Kravatı öyle bir bağlamıştımki boğazımı sıkıyordu. Gömlek desen içeri sokulmuş. Etek te başka başka bir olay. Kızların eteklerine baktım da, kimsenin eteği benimki kadar kısa değil. Dizlerden bir iki karış yukarı daha fazla değil. Ben onların yanında mini etek giymiş gibi duruyorum. Daha doğrusu öyleyim.Dikkat çekmeyeceğim de ne yapayım. ''Ey ahali, bakın bana '' diyen bir görünüşüm var ve benneden dikkat çekiyorum diye saf saf söyleniyorum. Eski okulumda olsam, herkesin dikkatini çektim diye sevinirdim. Okulda arkadaşlarca fark edilmek hoşuma giderdi. Ama burası yabancı bir yer. Yabancı bir okul. Okula alışana kadar gölge gibidolaşacak, ruh gibi hareket edecek ve alışana kadar kimsenin dikkatini çekmeyecektim ama...Hiçbir şey planladığım gibi gitmedi.

Zil çaldı. Herkes ayağa kalktı. Hoca tahtaya ödev konularını yazmakla uğraşırken , çocuklarınbazıları yetiştiremedikleri notları arkadaşından bakıyor, ödev konuları yazıyor ve sitem ediyorlardı. Bundan daha güzel fırsat mı olur? Ruh gibi çocukların arasından süzülerek kendimi sınıftan koridora attım. Tuvaletleri bulmam gerekiyordu.Yan sınıftan çıkan kıza sordum, merdivenlerden inince solda olduğunu söyledi. Teşekkür edip koşarak merdivenlerden indim ve solda ilk gördüğüm tuvalet kapısından içeri girdim. Aynada kendimi görünce ne kadar da dikkat çekici göründüğümü fark ettim.

Tam bir 'inek' tim. Bir 'möö'lemediğim kalmıştı. Hemen gömleğimi dışarı çıkardım, kolları sıvadım ve kravatı onların yaptığı gibi gevşettim.

- Oh be ! İşte şimdi rahatladım. Artık kimse bana fazla dikkat etmez'' diye kıkırdadım.

Tam da o anda tuvaletlerden birinden ayak sesleri duyuldu. Yavaş yavaş soluma dönüp baktım.Bir çocuk, lavaboya dayanmış , gözlerini bana dikmiş, gülerek bakıyordu. Bir dakika...

Nasıl?..
Yoksa?..
Anlamamla tuvaletten fırlamam bir oldu.Kapıyı çarptığım gibi merdivenlere koştum. Bir solukta merdivenleri aşıp sınıfa daldım.Sınıfa öyle bir girmiş olacağım ki herkes dönüp bana baktı.

Ooo! '' dedi önlerde oturan çocuk, ''şimdi bize benzemeye başlamışsın işte, aramızahoşgeldin!'' Yanında oturan arkadaşı da '' Fıstık gibi olmuşsun!'' diye göz kırptı.Gergin bir gülümsemeyle '' Teşekkür ederim'' diyebildim. Başka ne diyeceksem artık...

Yaşadığım rezaleti düşüne düşüne sırama geçtim.Sıra arkadaşım, tam bir kitap canavarı. Yanına gelip oturduğumun farkına bile varmadı.Sınıftaki gürültülerin hiçbirini duymuyordu sanki. Kendi dünyasında kapılmış gidiyordu. Belkikitabında çok heyecanlı olaylar oluyordu, belki de çok hüzünlü bir hikayeydi. Onu izlemek te çok eğlenceliydi ayrıca...Her okuduğu sayfada , yüzündeki ifade değişiyordu. Ya gülümsüyordu dalgın dalgın, ya kaşları çatıyordu , sinirleniyordu, yada üzülüyordu, masum masum...

- Eee ? Anlat bakalım Rus güzeli...''diyen sesle irkildim. Karşımdaki sıranın üzerine geçip oturmuş, kıvırcık saçlı bir kız, bana gülümsüyordu.'' Okulu sevdin mi? Konuş birşeyler'' dedi.

- Okul çok güzel, bahçesi özellikle''

- Öyledir, biz her sene para toplayıp okulun bahçesine ağaç alıyoruz. Ayrıca dabazı boş derslerde okulun bahçesinin çiçekleriyle ilgileniyoruz. Çok hoş oluyor. Stres atmak için birebir. Vücudumuzdaki steresi, yorgunluğu toprak alıyor'' durdu, '' istersen sen dekatıl bize. Çok eğlenceli olur. Arkadaşlarla laflıyoruz, geyik yapıyoruz aynı zamanda da bir işe yaramış oluyoruz. Ne dersin?''Öneri hoşuma gitmişti. İçtenlikle gülümsedim '' Çok isterim!''

- Pekala'' diye ellerini çırptı, '' artık yeni bir destekçimiz daha var'' dedi.

- Bu arada ben İlayda'' elini uzattı. ''İlk tanışan ben olayım istedim''

- Memnun oldum''

-Ya ,sen Türkçe'yi nasıl öğrendin? Bayağı iyi konuşuyorsun''

-Rusya'dayken iki yıl Türkçe kursuna gittik. Öğretmen Rusça bilen Türktü. Onunla günlük konuşmaları bile Türkçe yapıyordum. İki yılda çalıştık, çabaladık öğrendik...''

- Öğrendik?.. Sen de hemen ısınmışsın buraya''Ne demek şimdi bu?

- Abimle birlikte de Türkçe konuşunca , sizin gibi konuşmaya başladım.''

- Haaa... Sen o manada söyledin onu! Hay Allah! '' diye dizine vurdu, '' ben de ne sandım.''

- Ne sandın?''

- Boşver...''Etrafıma baktım, boş hiçbir şey yok...O zaman neyi boşverecektim?

- Neyi? Burda boş birşey yok'' dedim.İlayda bana anlamsız anlamsız baktı. Sonra gülümsedi ve yine '' boşveer! '' dedi.Biz böyle konuşurken iki kız daha geldi yanımıza.

- Nina ısınma turları mı atıyor? '' Hey Yarabbim ! Bir anlasam onları bir anlasam...

- Çabuk kaynaştınız bakıyorum'' dedi yanındaki ve bana elini uzattı, '' ben Sevgi bu da '' diye arkadaşın saçını bozarak '' bizim süslü, yani Melis.'' İkisi de kıkır-damaya başladılar. Melis hiç alınmadan, sinirlenmeden saçını düzeltti.

- Şimdi bu kızı gebertmem gerekiyor, değil mi?'' dedi Melis ''ama insan sınıfın en güzelkızı olunca , kıskanıldığını biliyor ve bunu doğal karşılıyor '' diye saçlarını havalı ve abartılı şekildegeriye attı. Sevgi '' Şuna bak şuna, nasıl da havalara giriyor. Gören de podyum mankeni sanacak.' Been, sıfır bedenim, tamam mıı' de tam olsun bari'' diye gülmeye başladı. İlayda araya girdi:

-Kızlar, siz takışacağınıza , şuracıkta oturan hanım hanımcık arkadaşınızı örnek alın''diye bir elini beline koyup parmak salladı.

- Sizi hiç anlamam zaten. Zamani çocukları işte . Bir karış etek giyer , o oğlanla şu oğlanla gezersiniz!Oysa bizim zamanımızda öyle miydi ya? Pencereden oğlana baktık diye dünyanın dayağını yerdik...''demesiyle hepimizi aldı bir gülme. İlayda'nın taklit yeteneğinin olduğunu öğrenmiştim ve oldukçayetenekliydi !Sevgi ile Melis, kendilerine sıra çektiler ve yanıma oturdular. Sağ yanımda oturan 'kitapcanavarı'nın dünyadan haberi yoktu. Sanırım ruhu başka dünyalarda , başka bedenlerde yaşıyordu.Kızlar toplanıp konuşmaya başlayınca erkekler de araya karışarak hepsiyle tanışma fırsatım oldu.Birçoğu ile iyi arkadaş olduk. Msn adresleri, telefon numaraları, ev adresleri havada uçuştu.Biz bu kadar güzel eğlenirken hoca sınıfa girdi.

- Neler oluyor yahu? Öğretmen böyle mi beklenir mektep kaçkınları! '' diye gür ve neşeli sesle hepimizi uyardı.

- Hocam yeni kız geldi...''

-Elin Rus'uymuş '' dedi Suphi, herkes gülmeye başladı. Hoca kaşlarını çattı.

- Öyle söylenir mi oğlum? O misafir , değil mi kızım? '' diye gülümsedi bana. Ayağa kalkıp '' evet hocam!'' dedim.

- Ne güzel Türkçe konuşuyorsun sen ,'' sonra sınıfa dönüp '' utanın utanın elin Rus'u ...''bir an yanlış birşey söylediğini anladı '' yabancılar bile sizden daha iyi Türkçe konuşuyor, siz hala a,b,c'desiniz. Tüühh size!!'' dedi hoca kafasını sallayarak.

- Kırıyorsunuz bizi ama hocam' '' dedi Emir. Diğerleri ise sıraya kapanmış gülüyorlardı.

- Evet hocam, sınıfa yabancı arkadaş geldi ve siz bizi arkadaşımıza rezil ediyorsunuz'' Hoca ise bıyık altından, gayet memnun gülümsüyordu.

- Susun bakayım. Yabancı kızımızı dinleyelim biraz. Siz çok konuşuyorsunuz. Türkmisafirliğinizi gösterdiniz mi?

- Eveet ! ''

- Arkadaşınızı sevdiniz mi ? ''

- Eveet ! '' gittikçe sesleri yükseliyordu arkadaşların. Şamatayı seviyorlardı, eh ders te kaynıyordu. Uzattıkça uzatmak istiyorlardı.

- Arkadaşınıza yardım edecek misniz?''

- Eveet!!! '' hepsi öyle bağırıyorlardı ki!

- Haftaya yazılı yapayım mı ?''

- Eveet !!! '' Hoca son sorduğu soruyu sanki son bitişmiş gibi sormuştu ve bizimçocuklar da son sorunun cevabına hadi gayret bitiyor dercesine daha büyük sesle bağıralım derken.hocalarının oyununa gelmişlerdi

- Hayır'' diye atladı Alp.

- Ya evet, niye hayır diyorsun Alp ya! '' dedi Zeynep sinirle. Alp bir hocaya bir Zeynep'e baktı

- Kızım hocanın söylediğini duydun mu?''

- Allaaah! Yazılı dedi..'' diye kafasını her iki eliyle tutup ayağa fırladı Suphi. Alp Suphi'yi başıyla işaret ederek,'' anladın mı şimdi?'' Bu sefer Zeynep ile birlikte tüm sınıf şok geçiriyordu. Suphi yalvaran gözlerle:

- Hocam yazılı falan yok, değil mi?'' Hoca gülerek '' Olmaz olur mu? ''

- Ama hocam bu haksızlık!'' - Niyeymiş kızım? '' hala gülüyordu hoca. Belliki çok eğleniyordu. '' Yazılı yapayım mı dedim 'evet' dediniz. Siz istersiniz de ben yazılı yapmam mı? Sizi mi kıracağım?''

- Bu seferlik kırın hocam!''- Sizi kıracağıma kafamı kırarım daha iyi, ben sizi severim '' dedi hoca.

- Yaaa!!! ''- Duman olacağız hocam!'' - 'Evet' demeden önce düşencektiniz oğlum,'' - Hocam lütfeen!!! ''Hoca bana döndü'' Nina, kızımız söylesin. Yazılı yapayım mı yapmayayım mı ? '' Herkesyalvaran gözlerle bana baktı, eh ben de kırar mıyım onları?...

- Yapmayın hocam!'' diye gülümsedim. ''İyi, hadi yine iyisiniz, Nina kızımıza teşekkür edin.''Sonra yüzü ciddi bir hal aldı.''Siz velet aklınızla , benle dalga geçerseniz , Osmanlı tokadı şeklinde cevabınızı alırsınınız. Dersimi kaynatacağıdınız? Yok yahu! '' gözlerini işaret ederek '' bakın bakayım, var mı ben de o göz?''Kimsede ses yok. '' Yoktur! Efendi olun, hanım olun ama benim hey heylerimi başıma çıkarmayın! '' dedi.Hoca kızmıştı ama dersin ortalarına doğru unuttu, gitti.

Yine o matrak haline döndü. Sanırsam altmışlı yaşlarına gelen, Anadolu hocalarındandı ve çok ta iyi bir hocaydı. Necmettin Hoca'yı sanırım diğer hocalardan daha çok seveceğim.

'' Siz buraya gönül eğlendirmeye, kız peşinde koşup, oğlanlarla fingirdeşmeye gelmediniz.Siz okuyup, adam olup, bu vatana, kendinize ve çevrenize hizmet etmeye , insanlığa yardım etmeyegeldiniz. Elbet bir kıza aşık olacaksınız, elbet bir oğlana tutulacaksınız ama herşeyin de haddi hesabıvar. Okul demek, öğrenmeyi öğrenmek demektir! Bu kulağınıza küpe olsun''

- Hocam biz oğlanlar küpe takmayız''

- Hadi ordan zevzek, son günlerde her oğlanın bir kulağında küpe var. Modaymış... Hay ben böylemodanın da... Tövbe tövbe, ille de adamın ağzını bozacaksınız. ''

Gülüşmeler yine..

.İşte böyle, derslerin çoğu bu şekilde geldi geçti.İnsanların arasında, kendi yaşıtlarıyla birlikte, huzur içinde yaşamak kadar daha güzelbirşey yoktur herhalde... Ancak insanlarla birlikte yaşanılan her ortamın kurallarının olduğu gibi ,her eğitim çatısının altında da kurallar bulunuyor. Her ne kadar uymasakta , istemesekte çaba harcamamız bile hocalarımızı sevindiriyor. Necmettin Hoca'nın da dediği gibi :

''Okul demek, öğrenmeyi öğrenmektir! ''

Okul demek, benim hayatımın bir parçası, bir kesiti demektir...

0 yorum: